MENZURE DURU
Menzure Duru
Doğduğun zaman 1'sin,sapsade bir.Zamanla 1'in sağına sıfırlar eklersin;
diplomamaların olur,unvanların,rollerin,rozetlerin olur,evler,arabalar alırsın.
Bunların her biri sıfırdır ama 1'in sağına eklendilçe senin değerin artar.
Şu hale gelirsin:
10000000000.......0
Bütün sıfırların ne zamana kadar değeri vardır?Sen hayatta olduğun sürece.
Sen öldün,1 gitti,
0000000000......0
oldu,sıfırların hiç bir anlamı kalmadı.İşte ''1''bizim psikolojik rollerimizi(acıkan,yiyen,
içen ben).0'larda sosyal rollerimizi(mesleki rollerimiz,evlat,anne,baba,avukat,öğretmen vs.)
1(bir)küçük bir şeydir.Ama sıfırlarınızın başında bu küçük şey olmazsa siz evreni fark edemezdiniz.
o 1 olmasaydı bu yazıyı okuyor olmazdınız......
0 larınız gitsede 1'in değeri bilinmelidir.
Kurşun kalem gibiyiz,hatalarımız düzeltilebilirse de izlerini tamamen yok edemeyiz.Geçmişi değiştiremeyiz;ama düzeltme yoluna gidebiliriz.
Kurşun kalem gibiyiz,acılarımız bizim kalem açacağımızdır.Yaşadığımız zorluklar kişiliğimizin biçimlenmesine yardımcı olurlar.
Kurşun kalem gibiyiz,birinin elimizden tutmasına izin verirsek çok şey yapabiliriz.
Kurşun kalem gibiyiz,her fırsatta izimizi bırakabiliriz.Yaşamda var oluş nedenimiz budur:Belki küçük bir yolda,belki birlikte olduğumuz insanlarda,belki yetiştirdiğimiz insanlarda...Ama kesinlikle arkamızda iz bırakmaya çabalamalıyız.
Kurşun kalem gibiyiz,içimizde ne olduğu önemlidir.Anlayış ya da hoşgörüsüzlük,sevgi ya da şiddet,barış ya da huzursuzluk,nezaket ya da ben-merkezcilik,umut ya da umutsuzluk,yüreklilik ya da korku...
Derler ki Mevlana yanmaya hazır bir kandil idi.Şems geldi,çerağı ile bu kandili tutuşturdu.Bu doğru,ama yanan kandil hem kendini hem çerağı yaktı,ortada ikisinden de eser kalmadı,yalnızca bir aşk çerağı parladı ardından.Öyle bir çerağ ki yüzyıllar boyunca yüz binlerce gönül aydınlattı,yaktı,kavurdu.Onu sevenler pervaneler gibi çerağın etrafında döndüler,dönerken yandılar.Şairin dediği gibi:
Döndükçe etekler yelpazelenir
Döndükçe gönülde aşk tazelenir.
BENİM KIZIL DÜŞLERİM
Çoktandır görünmüyordun
Nerelerdeydin söyle?
En nihayet dün gece
Yine girdin düşüme
Beyaz geceliğinle...
Hiç hatırlayamadım
Senin beyaz geceliğin var mıydı anne?
Sanırım tanrı orada beyaz giydiriyor hep
Meleklerine...
Ayakların çıplaktı
Saçların gül kurusu bir ipek yumağı gibi
Dökülmüştü beline...
Kestane rengi gözlerin kızıla boyadı düşümü
Kapkaranlık gecede...
Ah anne...
Evime girmeliydin sen düşüme gireceğine...
Kurulmalıydın şöyle baş köşelere
Yemek pişirmeliydim sana kendi ellerimle,
Gümüş tepsilerde çay sunmalıydım.
Sohbet etmeliydik
Oradan buradan,
Sen dinlemeliydin
Dertleşmeliydik işte böyle kadın kadına...
Eve gideceğim diye tutturmamalıydın sonra;
Bırakmamalıydım,
Kalmalıydın yatıya
Bir kaçamak yapmalıydık kücücük;
Yatmalıydık yan yana
Tamam anne hemen kızma
Sen bıktın dinlemekten,
Ben yıllardır usanmadım ettiğim sitemlerden...
Ama biliyorsun ki hepsi,
Seni çok özlediğimden...
Hadi şimdi gülümse
Dargın olarak gitme
Ve lütfen söz ver;
Boyamak için kızıla kızının düşlerini,
Beyaz geceliğinle yine geleceğine!
İKİ NEFES ARASINDA ÖMRÜ İNSANIN
İki nefes arasında ömrü insanın.Kağıt kalp üzerine boyar seneleri,nice sarhoş kuşlarla göçüp gider sonra.
İki nefes arasında ömrü insanın.Yüzü hep düşmekte olan kale,kırık bir gönül teli arar durur sazda yerini,kök salmadan yeryüzüne göçüp gider sonra kovulmuş yaprakların arasında.
İki nefes arasında ömrü insanın.Düşleri deniz rengi,bir nefes gelincik,bir nefes papatya bazen nar ağacı,erken döker yemişlerini göçüp gider sonra yalnız,binlerce yalnızın arasında...........
ZOR...
Kalırsa bir soru benden,yanıt varmı dır bilmem.
Denizine,göğüne,top
rağına,uçanına,kaçanına bu dünyanın...
Kalırsa bir soru benden,ölüm gelir,gün akşama kavuşurken,
Yazar elim upuzun bir şiir,söyler içim
İçli bir türkü,gökteki yıldızdır o,toprakta gömü...
Her insan kendisinden geriye kalacak soruları düşünmeye iten...
Methiye..
Gökteki yıldızı...
Topraktaki gönül
Sorunun muhatabı olan öznelerde...
17.07.2012
BAVUL....
Eşyalar,kokular..
Her anı,zihne yerleşen imgeler..
Bazen gülümsemeler,bazen bir kaç damla gözyaşı...
O an...
Bambaşka''an''lara...
Kayıp sonra olduğumuz yere geri gelme...
Ceplerimize doldurduklarımız...
Dolu..o
nlar ''ben''im...
''Kar yağıyor oynak bir havayı koklayarak,ömrümüze tanık,
Bütün zamanlarımıza dünyanın,sesimizin bembeyaz bir sayfasına...
sonsuzluğa.
İk
i göz..çarpan bir yürek...
Yolculuğa,trenlere
sefer eyleyerek..
Saatin sesi...geceye giren yolcular
İstasyonların uğultusu
Cevabı içinde soruya dair...
17.07. 2012
HAKLISIN,ÇÜNKÜ DALGINSIN...!!!
Gökyüzünün rüzgâr burcundan kopup gelen,kopup gelen bütün rüzgârlar da o rüzgârı koparanın yelpazesi olmasa nasıl eser..? Ekinciler,
ekin devşirme zamanı harman başında Rabbin'den rüzgâr istemezler mi..?...İsterler...Buğdaydan samanı ayırmak,buğdayı ambara koymak,yahut kuyulara gömmek için,rüzgâr isterler.Rüzgâr gecikti mi hepsinin de Rabbine yalvarmaya başladığını görürsün...
Okullar iş hayatı derken
Bir eş buldum
İlk tekmelerini hissedince karnımda
Anladım anne oldum
Ah nasıl bir duygu
Nasıl bir mutluluk
Hayat böyle değil midir..?
Doğum anı kolay olmasa gerek...
Bir şeyler oluyor
Yetişin...!!!
Yavaş,yavaş
Ama acı,acı
Hasasiyet doruk noktasında
Kuvvetli bir nefes
Doğum anı
Muhakkak sancı çeken zorlanır
O doğum yeli
O doğum sancısı
Sesler...Yalvarışlar
''Aman Yarrabbi ''
''Ey muradımızı veren,bize bir zafer rüzgarı ver''
Günlerden perşembe
Bir kış mevsimi
Kasım 29
Seni verdiler kucağıma
Bakıyordun tatlı oğlum,masumca bana
Ay parçası,güneş sıcağı
Annesinin yaşam gücü...
Bahçemde açtı güller
Aşka doldu gönüller
Söz sığmadı heceye
Huzur geldi
Yeşerdi umut bağı
Zamanı geldi
Gerçekleşti beklenen rüya
Sen geldin
Birden bire aydınlandı annenin yüzü
Bir kış günü doğdun sen
Marta bakan biliyordu geleceğini
Nisana bakan görüyordu alaca renkleri
Kızıl ve Yeşil.....
Onun gözüyle göremiyorsan eserleri görünüyor ya...Onlara bak anla...!!!Bedende can hareket eder:fakat canı göremezsin...Tenin hareketine bak...Canı anla.....Sonbahar senin ak doğumunu daha çok ortaya koymak için...Bir ömür boyu,parlamak.Doğumla gelen
fosforla..Şarkım,şenliğim,tanem,uğurum,umudum,Prensim,rüyam,sevincim,sözüm,kalbim,kanadım,gerçeğim,güneşim,gözüm,varlığım,yavrum,yazım,yıldızım,yolum,zamanım,yağmurum.....Menzure DURU
SELAM VE SAYGILARIMLA
23.08.2012
Tahammül..!
Bu benim gücüm,diye kıvrandı,billür kesimli camların arkasından ırmağın ufuklarına bakarak.Ardından da,tahammül benim güçsüzlüğüm,diye ağladı.Gücüm olan herşey zaafım.Benim olmayan bir hayata tahammülüm güçsüzlüğüm,benim olmayan bir hayata tahammül edecek kadar da güçlüyüm...Sabırlıyım dedi,ne güzel.Sonra,sabrına öfkelendi.Neye sabır,Niye sabır..?Neyim ben diye haykırdı,öfkeyle.Elindeki kristal kadehi fırlattı.Benim olmayan bu hayata tahhümmülüm korkaklığımdan dedi,ağladı...Koşsam dedi,başaramadı,nedenini bir türlü bulamadı.Neydi kendisini tutan..?Korku..?Bahar geçti içinden,o baharların içinden geçerken.Cehennemler geçti kalbinin üzerinden,kalbi cehennemlerin içinden geçerken...Sabretti...Tahammül etti...Yolunun başlangıcı olduğunu bilmedi...Yolu uzun,çok uzun...Tahammülü bir suç gibi taşıyor.Sabır verilmiş,sabra sahip çıkmıyor.Toprağa düşen tohumun çatlaması lâzım.Ancak ne zaman mana nedir anlıyacak,o zaman hem kalbine,hem hayatına tek başına sahip çıkacak...Gece koynundaydı.Gecenin koynuydu.Sıcak,sımsıcak.Gözünd e bir damla uyku yok.Kalbi bir tutsak ceylânın kalbi...Merdivenler.Parmaklıkl ar.Kapılar.Rüzgâr.Dar patikalar.Sık ağaçlar.Derin yollar...Baktı,anladı.Tutsaklı k nereye gitse,kalbinde taşıyacak...Hımm dedi,vakit geç,çok geç...Bir şey mi var..?Bir şey yok..?...Oysa çok şey var,sessizliğinde.Bir yanı korkuyordu,yarım kalan bir ihtilal.Bildi ki kendini hazırlayanlardan alacaklı.Kalbi daraldı,her halde zamanı vardı ve anladı ki ölümü yenmesi pek yakındı...//...Küçük bir uçma denemesi,ufak bir göç hazırlığı...//...MD
08.09.2012
''Gökyüzüne bakmayı unuttuk''dedim. Unutur mu ki insan..! Bu nasıl bir söz böyle..! Derinlik olsa gerek.İçimi okurdu. Okumadı..! Dünya'ya başka isimler vermeyi denedik sonra ''Diğer adı acı''dedim...Acı çekmiyorum. Sıyırıp geçiyor. Sanki deniz yıl
dızlarını iade eden adama özenip bir bir yerleştiriyor gökyüzüne..! Şapkamı çıkarıp nehre attım.''Nehir değil o yalnızca bir göl''.Nehir demek geliyor içimden.Herkese göre her şey başka bir şey..!Nasıl anlaşıyoruz biz öyleyse..?Bu bir mucize...Hikaye diyorum... Dünyanın diğer adı oyun..!''Yağ satarım,bal satarım,ustam ölmüş ben satarım''...Bir nefes...Anladı...''Söyle,söyle dedi''. Ağzından buhar çıkarken insan buharlı makineye benziyor..!...Diğer adı köprü..!Nereden,nereye..?Malum köprülerin vazifesi var.Elimi cebime attım.Getirdiğim defteri kontrol ettim,yerindeydi,sık ,sıkı tuttum...Diğer adı sınav..!Herkes öyle demiyor mu zaten..?Biraz üşüsen ne olur..?Vakit geçirmenin keyfi bu olsa gerek..!...Alışmak dedim.Jestler,mimikler,ses tonu,gözlerin şekli..!//...NEDEN GELDİM...!!!....// ...Ele kalem alınıyor,Kalem şahane yazıyor...Emir,el,göz..!...Taa uzaklardan bir ses gelip sol üst köşeye oturuyor.Sonra,ben şarkılar çalıyorum.Yeryüzüyle,gökyüzü arasında...İçim,sesim,içsesim. ..//.....MD
22.12.2012
ÜSTAT HAKUİN (ÖYLE Mİ?) “Üç aşamaya”
Adam Japon
Bizden değil yani!
Konuşsa anlamayız, yazısını okuyamayız
Ama bakın ne yapmış ta eskiden
Bu güne, sana gelen hikâyeden
Okuyup anladığın dilden
Saygın bir adamdı Hakuin
Kimin bir derdi olsa veya sorusu
Ona gelirlerdi, sakin biriydi.
Günlerden bir gün, ergen bir kız
Yakındaki evlerden birinden
Hamile kalınca ailesine şikâyet etti:
“Üstat Hakuin hamile bıraktı beni.”
Üşüştüler başına, ayıpladılar, kınadılar
Hakuin dedi ki:
“Öyle mi?”
Kimse gelmez oldu artık
Günler geçti kız doğurdu.
Kızın annesi bebeği alıp dikildi yine kapıya
“Bu çocuk senin olduğuna göre
Sen bakacaksın!”
Hakuin dedi ki:
“Öyle mi?”
Aldı bebeği kendi bebeğiymiş gibi
Sevdi ve besledi ve büyüttü
Aradan geçti bir sene
Bebek büyüdü
Kız pişman oldu
Özledi çocuğu
Bir akşam vakti
Dayandı yine kapısına üstadın
“Çocuğumu istiyorum
Senin değil o çocuk benim
Bana tecavüz eden de sen değildin
Kasabın çırağıydı, söyleyemedim.”
Hakuin dedi ki:
“Öyle mi?”
Erkan Yazargan
25.08.2012
TOKAT
“DIŞARDAN” ŞİİR KİTABINDAN
Sırtında çuval,bağırıyordu adam/''Satılık günahlarım var''/Yaşlıca bir ihtiyar,piri fani/Oğlum dedi,sen aklını mı oynattın/Yoksa milleti mi sersem sanırsın/Hiç günah satılır mı/Baba dedi,benim de bir bildiğim var/Merak etme arz,talep meselesi/Unutma ki,bitli baklaya da kör alıca çıkar/kim elindeki ile dönmüş ki geri/adı üstünde işte pazar/Bağırmaya devam ediyordu adam/Sevdiği şarkının nakaratları gibi/''Satılık günahlarım var''/Şaşkın ve biraz da merakla/Etrafında toplanmaya başladıinsanlar/kimisi merak,kimisi işin dalgasında/Göster bakalım çuvalda neler var/Şunlar dedi,belki size yaramaz/küçükken komşunun bahçesinden aşırdığım elmalar/Gülüştüler,ondan bizde de çok/Devam et başka neler var/Bakın dedi,bunlardan bir hayli fazla/Sıksanız,kim bilir kaç fıçı şarap çıkar/Sonra dedi/Şurada bir kaç parça gönül kırığı var/Bunlar da...üç beş tane intizar/Ama değil,ben biliyorum/Sağ olsun işte,eş,dost,bazen sitemkâr/Ve dedi,şu en büyük parça/taşımakta zorlanıyorum/Ölümüne isyankâr/İstediğiniz gibi yapın ödemesini/İster ayni,ister nakdi/Elimde yok diye düşünmeyin/Acele etmeyin/Siz belirleyin vadesini/Beni günahlarımla geri döndürmeyin dostlar/Adam mı kurnaz,kendini mi acındırdı/Kapış,kapış/Belki insanlar günahı matah sandı/Hafiflemişti,kuş gibi hissediyordu kendini/Olup bitene,şaşırmıştı aksakallı dede/Hayret dedi,hayret..!Bu kadar çabuk tükenmezdi sevabını satan/Ne zaman,ne yapacağı belli olmuyor,ne kadar tuhaf şu insan/Dedem dedi adam,kafayı çalıştır kafayı/Ben arz etmesem de,talep meselesi/Yoksa durduk yere kim alırdı onca günahı...//..Adını siz koyun..//...Göülden teşekkürler, yüreğinize emeğinize sağlık.