ÖDEME VE BAĞIŞLARINIZ İÇİN: TEB ŞUBE KODU:651 NO: 9639700 IBAN:TR530003200000000009639700
MARİFET KAPISI
tokat ehlibeyt derneği

MÜŞKÜL KUL

BİRLİK OLMAK GEREK AYRILIK NEME LAZIM

30 Ocak 2012 Pazartesi,
 

l sevgili canlar gerek sol gerek alevi halkın içinde birbirinr tahammül edememek gibi bir durum içindeyiz .sadece ağzımız laf yapar aşura yer pilava yer o pilavın atığını bile atmaz hizmet bekler : kelimede hizmet hakiçin deriz alevce yaşamayı ağzımızda kılışelenmiş kelimeler de yaşamayacağız deriz yaşatılacaksa kaçarız :bunun örneğini sn ö bal yaptı :eğer alevice yaşamak ve yaşatma istiyorsan gitmiyeceksin :pir sultan gitmedi mansur gitmedi hüseyin DENİZDE GİTMEDİ ne başkarede saf tuttular nede kendine bir saf yarattılar sevgili ÖZER BAL aleviliği ayrıştırmak değil bütünleştime tir : DERLİDİVANİ SERÇEŞME TÜRKÜSÜDE BELİRTMİŞ CAHİLLER KENDİNİ AKLAR KAMİLLER ÖZÜNÜ YOKLAR sizin bu paylaşımınız aklamaktır .Özünü yoklamak gibi bir çaba olsaydı feys gibi sanalda kapı kapı dolaşmazdınız değerli arkadaşlar bir çobanın dilinde gelen sözlerde yanlışım varsa af ola BİRLİK BERABERLİK İÇİN BUNLARI DEMEYE ÇALIŞTIM TÜM CANLARA AŞKI NİYAZLARIMLA

 

Islam dünyası içerisinde Islam anlayışı farklılıkların olduğunu biliyoruz, bu farklılıklar diger dinler içinde geçerlidir.

20 Ekim 2011 Perşembe,
 

Islam dünyası içerisinde Islam anlayışı farklılıkların olduğunu biliyoruz, bu farklılıklar diger dinler içinde geçerlidir. Farklı yorumlara ve uygulamalara neden olan etkenlerin başında kuşkusuz yaşam bicimleri, gelenekler, kültürler, Din, Dil, sosyal ve siyasal farklılıklar, Farklı çoğrafi koşullar, Ekonomik ortam, çağdaş Bilimsel ve teknolojik gelişmelerde önemli etkenlerdir.

Bu etkenler, bu farklı yorumları ister istemez getireçektir. Hz.Peygamber her ne kadarki bu farklılıkları önlemek istediysede engel olamadı. En yakın kabileler arasında bile, bırakın farklılıkları düşmanlıklar doğdu. Farklı inançlar ve düşünceler arasında karşılıklı hoşgörü, saygı ve sevgi ortamını yaratmak, Inancı; ekonomik,ve Politik makamlarda degil kendi özlerinde, gönüllerinde taşımak, hem Allahın hem Peygamberlerin hemde Insanlığın ve Çağımızın emridir ve ibadetlerinde en makbuludur.

Aleviliğin, Şiiliğin bir kolu mu, yoksa başlı başına bir mezhep mi olduğu konusu İslam dünyasında tartışılan bir konudur. Aleviliğin ve Şiiliğin Şah Hatai’nin 15. yy kurduğu Safavi devleti döneminde; hem devlet adamı ve hem Ali Şiası’na ruhani lederlik yaparak, Alevileri, Şiileri, ve diğer Ehl-i Beyt taraftarlarını Muhammed Ali yolunda yapılandırıp bir vucut yapmıştır.

Şah İsmail (Hatai) 17 Temmuz 1487 yılında Erdebil şehrinde nüfuzlu ve tanınmış bir Azerbaycan'lı (Türk) ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba tarafından Şeyh Seyfettin'nin soyundandır. Şah İsmail'in babası Şeyh Haydar, dedesi ise Şeyh Cüneyd'dir. Şah İsmail anne tarafından da devrin güclü ve köklü bir ailesine mensuptur. Annesi "Alemşah Begüm" Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'nın kızı, Sultan Yakub'un kız kardeşidir. 1501 yılından Azerbaycan'da ve 1502 yılından İran'da Safevi Devleti'nin Şahlığını yapmıştır. Şah Hatai 1514'te Çaldıran Savaşı'nda Osmanlı Yavuz Sultan Selim'e yenilmiştir. Şah Hatai Azerbaycan'da iken 23 Mayıs 1524 ölür ve cenazesi Erdebil'e götürülür.

Şah İsmail, Emeviler'in İslamiyet anlayışına karşı Hz.Ali ve Ehl-i Beyt'in başlattığı mücadeleyi tavizsiz bir şekilde sürdürüyordu. Şah İsmail, devlet adına bastırdığı sikkelere (isim, maddeni para, Mühür v.s.) 12 İmam'ın isimlerini yazmakla yetinmedi. Tüm hutbelerde Hz.Ali ve Ehl-i Beyt'e yer verdi. İslam'ın şartlarından biri olan kelime-i şahadet getirme ifadesinin sonuna, "Aliyyül Veliyullah" ("Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Aliyyül Veliyullah.") ibaresini getirdi. Bundan, Hz.Ali'nin ermişliğine olan önem vurgulanıyordu. Camilerde ve toplumların bulunduğu her yerde halife Ebu Bekir, halife Ömer, halife Osman ile Muaviye ve Yezid'e lanet okuyan Şah İsmail, aksine hareket edenleri katletme emri verdirmişti. Ayrıca adı geçen bu isimlerin kullanılması da yasaktı. Şah İsmail, İslam tarihinde Hz.Muhammed'in soyuna yapılan haksızlıklara karşı amansız bir savaş açmış, Hz.Muhammed ve Ehl-i Beyti'nin en büyük savunucusu olmuştu.

Bunun sonunda da İslam şovenizmi ve Arap ırkçılığı yapan Emevi ve Abbasi düşmanı kitlelerin büyük desteğini almıştı. Anadolu'da da Şah İsmail'e sempati duyan, Ali ve Ehl-i Beyt'e sevgi ve bağlılık gösteren önemli bir kitle vardı. Osmanlı İmparatorluğu kurulduktan sonra Osmanlı, koyu Sünniliği devlet dini olarak seçip Ehl-i Beyt yanlılarına düşmanca davranmaya başlayınca, İran'a ardıarkası kesilmeyen bir Alevi göçü başladı. Bu durum, Yavuz Sultan Selim'in İran seferine kadar devam etti, ondan sonra ise, gizli gizli sürdü.

Şah İsmail, bu özelliklerinden başka, iyi bir hatip ve şairdi. "Şah Hatai" mahlası (İsim-takma isim (l ince okunur) Arapça ma-la) ile şiirler yazan ve bir divan'ıda olan Şah İsmail şiirlerini kolayca anlaşılabilir bir Türkçe'yle yazmıştır.

Yavuz, İran seferi ile Şah İsmail ve Alevilere önemli bir darbe vurmuştu. Ama Alevi-Sünni meselesi hallolmamış, Alevilere karşı bu kez de devlet terörü almış yürümüş, Anadolu'da Osmanlı'ya karşı Alevi kökenli başkaldırılar artmıştı.

16. yüzyılda Anadolu'da haksızlığa uğrayan yoksul Alevi halkının eli-dili olarak egemenlere karış militanca mücadele eden Pir Sultan Abdal, padişahın Sivas'taki uzantısı Hızır Paşa tarafından idam edildi. Pir Sultan Abdal eşitliği; özgürlüğü ve adaleti savunma konusunda yazdıkları ve yaptıkları ile bugün bile örnek alınması gereken bir düşünür ve eylem adamıdır. İdam sehpasına giderken bile şöyle söylemiştir. Alınmış abdestim aldırırlarsa Kılınmış namazım kıldırırlarsa Sizde Şah diyeni öldürürlerse Ben de bu yayladan Şah'a giderim İşte Şah İsmail ve Anadolu Aleviliği ilişkilerinin temeli kısaca böyle. Şah İsmail'den, Pehleviler'e ve Humeyni'ye gelinceye kadar Anadolu Alevileri İran'dan çok uzaklaştılar, çok yabancılaştılar.

Bugün ise, artık Şii Humeyni hareketini Anadolu'da bir tek Alevi desteklememekte, ona "irtica" olayı olarak kuşku ve korku ile bakmaktadırlar. O halde bu farklılaşma nereden geldi? Şah İsmail zamanındaki Şiiliğin, Anadolu Aleviliği ile organik bağları vardı. İkisi de ortak gıdasını tekkelerden alıyordu. Tekkelerde ise sufi tasavvufi eğitim esastı. Şiilik resmi devlet dini olunca iktidar dini oldu. Camileri kedine merkezi üs yaptı. İktidar olmasının sonucu olarak tutuculaştı. İran Şiiliği 1500'lü yıllardan Şah İsmail döneminden, 2000 yıllarına, Humeynili yıllara gelinceye kadar çok değişti. Anadolu Aleviliğinden çok uzaklaştı; bu iki eğilim artık birbirini tanıyamaz haldedir.

Bugün Anadolu Aleviliği ile İran Şiiliğinin, Hz.Ali ve Ehlibeyti'ne olan saygı ve sevgi dışında ortak bir yanları kalmamıştır. Bu yan bile İran Şiiliğinde eski hoşgörülü, sevecen öğelerden çok uzaklaşmıştır. Anadolu Aleviliği ise, o zamandan beri muhalefet akımı olarak varlığını tüm zor şartlara rağmen sürdürmüştür. Bugün İran'da Anadolu Aleviliği tarzındaki Aleviliği "Ehl-i Hak’lar" ve "Ali Allahi’ler" denen Aleviler sürdürüyorlar. Onlar Şah İsmail (Hatayi) Aleviliğinin günümüzdeki takipçileridir. Biçimsel bazı

farklılıklara rağmen özde Anadolu Aleviliğindeki değeri taşıyorlar. Anadolu Aleviliği, İran Şiiliğinin tersine varlığını cami dışında devam ettirmiştir. Camiye girmemiştir. İran Şiiliği, artık günümüzde temsil etse etse Ortodoks bir Ehlibeyt inancını temsil etmektedir. Yani, Şah İsmail ile kıyaslandığında, Humeyni Şiiliği tutucu Şiiliktir. Anadolu Aleviliği ise özgür gelişimini sürdürerek bugünkü hümanist; demokrat, eşitlikçi, özgürlükçü yapısına ulaşmıştır.

Geleneksel olarak, toplumsal haksızlıklara karşı bir başkaldırı akımı olma özelliğini sürdürmektedir. İşte bu yabancılaşmadan dolayıdır ki, Şah İsmail dönemini öven, uğrunda idam sehpalarını göze alan Alevi ozanları, önderleri, dededelir İmam Humeyni rejimine tıpkı bir Emevi iktidarı gibi bakmaktadır. Bu bakış daha fazlasıyla Pehlevi şahları içinde de geçerliydi. Anadolu Alevilerinin Cem ayinlerini bugün de, Şah İsmil'in Pir Sultan Abdal'ın, Nesimi'nin, Fuzuli'nin Hz Ali, 12 İmam ve şahlara ait söyledikleri deyişler süslüyor. Ama Humeyni'ye karşı en küçük bir sempati yoktur. Birçok Alevi anne-baba herşeyi göze alarak çocuklarının ismini bugün bile, Şah, Şah İsmail, Şahverdi, Şah Hayati, Şah Hanım, Şah Hüseyin, Gülüşah, Şah Ali, Şah'ı Merdan koyarak Hz.Ali ve şahlara ilişkin sevgi ve saygısını sürdürüyor. Ama bu insanların hepsi Humeyni'ye uzak duruyor.

(Yaraladığım Kaynak: Cemal şener, Şaha doğru giden kervan)


 

ADRESE HAVALE: Erkan Yazargan Semerkant Mah. Murat Apt. No:32 TOKAT CEBE HAVALE: +90 535 063 84 23 Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol