FORUM
FORUM - Hallacı Mansur
Burdasın: FORUM => KÜLTÜR => Hallacı Mansur |
|
ŞENAY GÜVEN (Ziyaretçi) |
Hallac-ı Mansur Kimdir; Asıl adı: Hüseyin İbn Mansur Hallactır. Hallac-ı Mansur İran Horasan'ına yakın bir yerde bulunan Tur ilinde doğdu. Mansur, 858 yılında dünyaya geldi, 922 yılında Bağdat'ta öldürüldü. Hallaç takma adıdır ve sonradan almıştır. Hallaç, pamuk işçiliği yapan kişidir. Babası, pamuk işçisiydi ve kendisi de babasıyla birlikte bu işi yaptığı için bu ismi sonradan almıştır. Mansur: Üstün gelen, yetenekleri üstün konumda bulunan anlamına gelir. Hallaç-ı Mansur, işini en iyi yapan, üstün yetenekleri bulunan biriydi. Bu özellikleri nedeniyle yüzyıllardır hem yaşadığı çağa, hem de kedisinden sonraki çağlara damgasını vurmuş bir bilge olmuştur. Hallac-ı Mansurun büyük babası ve ataları Zerdüşt inancındaydılar. Kendisi de çocukluk ve gençlik dönemlerinde Zerdüşt inancına bağlı biriydi. Zamanla İslami değerlerle buluşmuş ve bu iki inancı harmanlamaya çalışmıştır. Görüş ve düşüncelerine bakıldığında Zerdüşt inancının egemen olduğunu görmekteyiz. Zerdüşt inancı iki temel öğeye indirgenmişti. Zerdüşte göre evren İyi ve Kötünün savaşımından doğmuştu. İyiyi aydınlık, kötüyü karanlık temsil ediyordu. Aydınlık ateşi, karanlık ise belirsizliği simgeler. Hallac-ı Mansur bu tür görüşleri benimseyen bir bilince sahipti. Hallac-ı Mansur daha küçük yaşlardan uzun gezilere çıkmış ve uğradığı yerlerden birçok görüşlerle karşılaşmıştır. Mansur; Dolaştığı yerlerde uzun süreler kalmıştır. Bunların başında Bağdat gelir. Hallacı Mansur eğitimini dolaştığı bu farklı kentlerde yaptı. Ünlü Mutasavvıflardan, tasavvuf eğitimi gördü. Tasavvufla buluştuktan sonra, içe kapandı. Kendini tasavvufa verdi. Kendi benliğini olgunlaştırdı. Dünyayı, evreni, insanı yeniden yorumladı. Duygusalıktan ve bencilikten uzaklaşarak aklı ve mantığı öne çıkarmaya çalıştı. İki kez Hac'ca gitti. Gezdiği, dolaştığı her yerde insanlarla karşılıklı diyaloglar geliştirdi. Ahvaz, Kumm, Talakan, Haten, Keşmir ve Turfan gibi illerde halka kendi görüşlerini anlatmaya çalıştı. Bağdat'ta halkla konuşurken çevresine toplananlara "Ben Tanrı" yım anlamına gelen "Enel-Hak" demeye başladı. Hallac-ı Mansur göre "İnsan-Tanrı ve Evren" aynı şeydir. Bunlar birbirini içerirler. Mansur'a göre tanrıyı evrenin ve insanın dışında düşünmek yanlıştır. Mansur "Varlık Birliği"ni savunan görüşler ileri sürmüştür. Mansur'a göre gerçek olan, var olan "Bir" dir. Bu "Bir" de tanrıdır. Çokluk yanıltıcı olandır. Mansur'a göre her şey bir, bir her şeydir. Ve her şey bu bir olandan gelmektedir. Yine her şey bir olana dönecektir. İnsan ve evren bu "Bir"in dışında değil içindedir. Nasıl ki elma çekirdeği, tekrar elma oluyorsa, çekirdek elmaya, elma da çekirdeğe dönüşüyorsa; her şeyde öz olana, yani asıl olan bir e dönecektir. Mansura göre; aslında insan, gülen, konuşan, hiddetlenen, üzülen, sevinen, öfkelenen, dolaşan, düşünen... vs. tanrıdır. Bu anlayışa göre; tanrı, evren ve insan bir bütündür. Farklı şeyler değildir. Mansur ölümün gerçek olmadığını, ölümün varlıkta bir değişim, dönüşüm olduğunu savunmuştur. Bundan dolayı kendisini dinleyen kalabalığa "Beni öldürün, beni öldürün, yaşamım ölümüm, ölümüm ise yaşamımdadır" diye açıklamıştır. Mansura göre, yaratan ve yaratılan yoktur. Sonsuzca var olan Tanrıdan açığa çıkış vardır. Her şey Tanrının içindedir. Bir şeyin içinde olan, o şeyin dışına çıktığında doğar. Deme ki evren doğmuştur. Yani gizliyken açığa çıkmıştır. Ölüm de gizliliğe yeniden gidiştir. Mansur'a göre ahlaklı olmanın en belirgin yönü sevgi ve saygıdır. İnsanın gönlü tanrı evidir. Onun için insan gönlünü kırmak, tanrıyı kırmakla aynı şeydir. İnsanı seven tanrıyı sevmiş olur. Tanrıyı seven insanı da sevmelidir. Çünkü insan, tanrının belirtisidir. Kendini bilen, tanrıyı da bilir; kendini seven, tanrıyı da sever. Bu görüşlerinden dolayı Hallac-ı Mansur; 922 yılında Halife Muktedir'in buyruğu üzerine Bağdat'ta öldürülmüştür. Mansur önce kamçılanır. Sonra bedeni dilim, dilim kesilir, daha sonra darağacına asılır ve daha sonra da cansız bedeni sürüklenerek halka teşhir edilir. Hallac-ı Mansurun görüşleri günümüze kadar etkisini yitirmeden gelmiştir. Mansur bu görüşleriyle birçok insanı etkilemiş, ham, kaba ve biçimsel görüşlerin karşısına, Bâtıni bir karakterle karşı çıkmıştır. Bu görüşler insanlığın ufkunu, bakışını zenginleştirmiş ve dogmatik düşüncelerin karşısına eleştirel ve niteliksel bir bakış getirmiştir. Biçimsel düşünceye karşı çıkan Mansur, her şeyin içeriğinin, özünün, esasının önemli olduğunu, esası, özü bilmek için de sorgulamak gerektiğini insanlara öğretmeye çalışan bir önder olmuştur. Hallac-ı Mansur, düşünen, sorgulayan ve araştıran insanı simgeler. Zaten insan olmak tam da bu nokta başlar. Hallac-ı Mansur, özgürlüğün simgesidir. Çünkü kendisine verilenle yetinmeyen insan, yeni şeyler ortaya koyar ve bu da alışılmışla, yüklenilenle ve belletilenle yetinmemektir ki, özgürlük de tam burada başlar. Özgürlük insanın kendi yaratıcılığını ortaya koyabiliyorsa vardır ve anlamlıdır. Hallac-ı Mansur, evreni, bölüp parçalayan, insanı ve nesneleri doğanın dışına atan, her şeyi sanal ve nesne dışı gören, hayali ve metafizik algıyı da yıkan insandır. Mansur, her şeyi bir bütünlük içinde gören, doğayı nesnel olarak değerlendiren, insanın da doğal bir varlık olduğunu ortaya koyan, tanrının da doğanın toplamı olduğunu söyleyen bir bilgedir. Bu cesur, aydın ve yiğit insanın önünde saygıyla eğiliyorum. |
Cevapla:
Bütün konular: 54
Bütün postalar: 71
Bütün kullanıcılar: 6