FORUM
FORUM - DİN NEDİR?
Burdasın: FORUM => BİLİM FORMLARI => DİN NEDİR? |
|
ŞENAY GÜVEN (Ziyaretçi) |
DİN NEDİR? Freud'a göre şahsiyetin oluşumu aşamasında dinin oyalamacı bir fonksiyonu vardır.Kişinin şahsiyet evriminde ilk safha çocuğun anlamadığı bir alemde kendisini tamamen güçsüz hisetmesidir. Bu güçsüzlüğün karşısında çocuğun çocuğun isteklerini yerine getiren bir tür"kadir'i mutlak"ı olan anane ve baba belirler. Kısaca Freud onu çağımızdaki izleyicisi Eriche Fromm'a göre din , dinin kendisini gerçekleştirmesini hisettiği güçsüzlüğünün güvene yönelen bir ürünüdür. Karl Mars'ı en çok etkileyenlerden Feuerbach'a göre din, insanın kendi düşüncesinin insan-üstü bir plana aktarılışıdır. Marks'a göre ise" din baskı altındaki yaratıkların iç çekmesi,kalpsiz bir dünyanın kalbi,ruhsuz olanların ruhudur.Din halkın afyonudur." Din insanüstü bir kudretin ve yeryüzündeki bir sistem.bir kurum değil bizzat insan zihninin ğrünüdür.İnsanlar toplumsal hayat sürecinin zayıf,aciz , korkak olduğu ve kendi üstünde bir güce dayanmak hisettiği ilkel dönemizde bir "tanrıya inanma ihtiyacı duyar" Freud'a göre şahsiyetin oluşumu aşamasında dinin oyalamacı bir fonksiyonu vardır.Kişinin şahsiyet evriminde ilk safha çocuğun anlamadığı bir alemde kendisini tamamen güçsüz hisetmesidir. Bu güçsüzlüğün karşısında çocuğun çocuğun isteklerini yerine getiren bir tür"kadir'i mutlak"ı olan anane ve baba belirler. Kısaca Freud onu çağımızdaki izleyicisi Eriche Fromm'a göre din , dinin kendisini gerçekleştirmesini hisettiği güçsüzlüğünün güvene yönelen bir ürünüdür. Karl Mars'ı en çok etkileyenlerden Feuerbach'a göre din, insanın kendi düşüncesinin insan-üstü bir plana aktarılışıdır. Marks'a göre ise" din baskı altındaki yaratıkların iç çekmesi,kalpsiz bir dünyanın kalbi,ruhsuz olanların ruhudur.Din halkın afyonudur." Din insanüstü bir kudretin ve yeryüzündeki bir sistem.bir kurum değil bizzat insan zihninin ğrünüdür.İnsanlar toplumsal hayat sürecinin zayıf,aciz , korkak olduğu ve kendi üstünde bir güce dayanmak hisettiği ilkel dönemizde bir "tanrıya inanma ihtiyacı duyar" Her şeye rağmen bazı insanlar davranışlarına ahlaki bir yön verme, gerekirse bir takım insan duygularını etmek için hangi şekilde olursa olsun herhangi bir dine inanmaya devam edebilirler. Fakat din,duygu ve ahlak alanından çıkıp.toplumsal hayatı sosyal,siyasal ve açıdan düzenlemeye kalktığında, halk insan- üstü güç(ler) adına kullanılıp istismar heveslisi " adamlarının sömürücü aracı olur" bu nedenle buna kesinlikle izin vermemeiz gerekir. BURADAN ÜLKEMİZİN YAKIN TARİHİNE BAKALIM Ülkemiz 1999 yılının son aylarında bir vahşetle karşılaştı. Bir çok şehirde, ilçede ve köyde mezar evler denilen ceset tarlaları ortaya çıktı. Bu mezar evlerin altından işkence edilmiş bir çok insanın cesedi tanınmaz halde çıkartıldı. Bu Hizbullah Vahşeti olarak tarihe geçti. Ortaya çıkmasıyla birlikte yaşananlar büyük bir tepki çekti. Halkımız din adına gerçekleştirildiği söylenen bu vahşet tablosunu meşru görmedi, kabul etmedi. Yaşananlar vahşet ve katliamdı. Ancak bu katillerin icraatları sadece bu kadar değildi. Kendilerine Hizbullah adını veren kontralar, uzun süreden beri bizzat Susurluk devletinden aldığı talimatlarla yine din adına devrimcilere, yurtseverlere saldırıyor, katlediyordu. Bir diğer ifade ile egemenler islamiyet adına diyerek bu kesimleri devrimcilerin, halk güçlerinin üzerine saldırtarak katliamlar gerçekleştirtmişlerdir. Bütün bunlar islamiyet adına yapılıyordu. Müslüman halkımızın bir bütün olarak Hizbullah vahşeti ile bir ilgisi olmadığı ve bunları meşru görmediği açıktır. Bu vahşet Susurluk devletinin bilgisi, denetimi ve yönlendiriciliğinde gerçekleştirilmiştir. Aynı 3 Temmuz 1993teki Sıvas Madımak Otel katliamı gibi... Aynı Maraş katliamı veya Kanlı Pazar gibi... Bu katliamların gerçekleştiricisi bizzat Susurluk devletidir. Ancak bu gerçeğe rağmen bu katliamlarda geçmişten bugüne çoğu kez din elden gidiyor, vurun allahsız komünistlere vb. demogojilerle müslüman halkımız galeyana getirilerek kullanılmak istenmiş ve kimi bölgelerde kullanılmışlardır da... Böylece bir çok katliam meşrulaştırılmak istenmiş, halkın büyük çoğunluğu nasılsa allahsız komünistler, teröristler katlediliyor diye bunları sessizlikle karşılaması sağlanmaya çalışılmıştır. Açlığın, yoksulluğun, yokluğun, sömürünün, zulmün bu denli pervasız uygulandığı ülkemizde tüm bunlara karşı halkın sessizlik içinde tutulması için kendilerine göbekten bağlı bu islamcılardan yararlandılar. Devlet destekli bu kesimler yoksulluğun bir kader olduğunu işleyerek emekçi halkı uyutmaya çalıştı. Devletin zulmünün ayan beyan ortaya çıktığı Susurluk kazası sonrası ise ortaya çıkan gerçeklere fasa fiso diyerek yine Susurluk devletinin bekasını sağlamaya çalıştılar. Hep din adına yaptılar bunları... Oysa; Nasıl 1999un son aylarında herkesin göreceği kadar ortaya çıkan vahşet tablosu islamiyet adına kabul edilemezse, din adına devrimcilere, ilericilere saldırılması, Susurluk devletinin sömürü ve zulüm politikalarının tevekkül içinde onaylanması da kabul edilemez. Ancak egemenler yüzyıllardır tüm vahşetlerini, sömürü ve zulüm politikalarını daima din adına diyerek meşrulaştırmaya çalışmışlardır. Susurluk devletinin tarihi de bundan farklı şekillenmemiştir. Türkiye yüzde 99u müslüman olan bir ülkedir... Cumharbaşkanından Başbakana Cunta şeflerine varıncaya kadar düzen partilerindeki irili ufaklı bir çok politikacının, siyasi çıkarları söz konusu oldukça sık sık başvurdukları bir cümledir bu. Kendi düzenlerini, sömürü ve zulümlerini meşrulaştırmak için müslümanlığın ardına sığınmanın bir yolu olmuştur artık bu cümle. Ülkemizdeki egemenlerin sık sık bu sözü kullanmasının amacı esas olarak halkın yüzde 99u bizim arkamız- dadır iması içindir. Böylece tüm sömürü ve zulüm politikalarına meşruiyet kazandıracaklarını düşünürler. |
Cevapla:
Bütün konular: 54
Bütün postalar: 71
Bütün kullanıcılar: 6